Kafamı kaldırıp
gökyüzüne baktım. Hava soğuktu fakat güneş yüzümü yakıyordu. Şaka gibi dimi
soğuktan mont ile dolaşırken güneş ışınlarının yeryüzüne vurduğu yerler
sıcacıktı. Doğudan bir güvecin yaklaştı. Dolaştı dolaştı bizim evin balkonuna
yaklaştı. Dolaşarak biraz vakit harcadı. Sanki birini bekliyormuş gibi. Koşarak
eve gitmeye başladım. Cebimdeki üç beş bozukluklar anahtarlığı çıkartırken sağa
sola savruldular.
Kapıyı açtım ve balkona koştum. Yüzümde bir tebessüm oluştu. Demek ki beklediği kişi bendim galiba. Balkonun kapısını açmaya çalıştım. Uçuverdi olduğu yerden. Kanat çırpışının seslerini duyuyordum. Gelme, korkuyorum senden gelme der gibi kanat çırpıyordu. Gelse yanıma, bir bilse beni bir tanısa ne kadar da çok severdi halbuki. O an benden kaçarken güvercin, klavyedeki boşluk tuşu gibi hissettim kendimi. Çok yer kaplıyorsun be yasin. Ama boşsun. Sevenim yok özleyenim yok. Olmaması ne kadar da güzel. Gün gelir bir kişi sever seni, bir kişi özler seni tüm duygunun acısını ondan çıkartırsın. Öyle seversin ki onu diz çökersin dünyanın yüzüne. Yalnızlık biraz da her şeyin kıymetini bilmenin ta kendisidir. Güvercin ufacık ayaklarıyla balkonun mermerlerinde dolaşırken birden kulağım çınladı. Benim kulak çınlamalarım çok meşhurdur bilir misiniz? Çınladıysa eğer benim kulak, koptu kopacaktır vukaat. Keşke bir güvercinim olsa tüm sırrımı anlatsam ona. Sevdiğim kadını anlatsam diye hayal ederken birden balkonun kapısı açılı verdi. Annem güvercini korkuttu. Güvercin kaçtı. Günlerdir onu beklesem bile bir daha geri gelmedi. Galiba talih kuşunu kaçırmıştım. Akşam arkadaşlarımla buluştum. Eski sınıf arkadaşımın abisinin ölümünün üzerinden 1 yıl geçmişti. Kur’an-ı kerim okundu.
Kapıyı açtım ve balkona koştum. Yüzümde bir tebessüm oluştu. Demek ki beklediği kişi bendim galiba. Balkonun kapısını açmaya çalıştım. Uçuverdi olduğu yerden. Kanat çırpışının seslerini duyuyordum. Gelme, korkuyorum senden gelme der gibi kanat çırpıyordu. Gelse yanıma, bir bilse beni bir tanısa ne kadar da çok severdi halbuki. O an benden kaçarken güvercin, klavyedeki boşluk tuşu gibi hissettim kendimi. Çok yer kaplıyorsun be yasin. Ama boşsun. Sevenim yok özleyenim yok. Olmaması ne kadar da güzel. Gün gelir bir kişi sever seni, bir kişi özler seni tüm duygunun acısını ondan çıkartırsın. Öyle seversin ki onu diz çökersin dünyanın yüzüne. Yalnızlık biraz da her şeyin kıymetini bilmenin ta kendisidir. Güvercin ufacık ayaklarıyla balkonun mermerlerinde dolaşırken birden kulağım çınladı. Benim kulak çınlamalarım çok meşhurdur bilir misiniz? Çınladıysa eğer benim kulak, koptu kopacaktır vukaat. Keşke bir güvercinim olsa tüm sırrımı anlatsam ona. Sevdiğim kadını anlatsam diye hayal ederken birden balkonun kapısı açılı verdi. Annem güvercini korkuttu. Güvercin kaçtı. Günlerdir onu beklesem bile bir daha geri gelmedi. Galiba talih kuşunu kaçırmıştım. Akşam arkadaşlarımla buluştum. Eski sınıf arkadaşımın abisinin ölümünün üzerinden 1 yıl geçmişti. Kur’an-ı kerim okundu.
Şehit
olmuştu. Şehit kardeşiyle arkadaşlık yapmaktan çok mutluydum yere göğe
sığmıyordu sevincim. Babası sakat, abisi yok kendisi okuyordu. Arada bir
telefon açıp hal hatır soruyordum ama nafile. Bilemezdim tabi içindeki acıyı. Yemek
dağıtıldı ve arkadaşlarla biraz eskileri yâd ettikten sonra evlere dağıldık. Eve
geldiğimde yengem anneme hediye olarak mor rende almıştı. Aldım rendeyi karşıma
başladım ağzıma geleni saymaya. Buda mı tesadüf ulan? Neden sen ulan? Neden mor?
Başka renk mi yoktu da seni aldı? Bunları rende ye söylerken kulağıma biri
fısıldadı.
‘’Anlat
bana evlat özlemini anlat.’’ Soluma baktığımda anneannem odada ve tüm olan
biteni izlemiş olmalı. 18 yıldır çok hata yaptım ama hiç bu kadar utanmamıştım.
Sustum.
Demek susacak
kadar çok seviyorsun he.
Bak anneannenden
sana nasihat.
Seviyorsan
eğer birini,
Ya bir
tek o bilecek sevdiğini.
Ya da öyle
bir söyleyeceksin ki sevdiğini,
Aynı anda
tüm ülke bilecek sen ile onun kıymetini.
Ama asla
susmayacaksın. Bana sus annene sus babana sus ama asla ona karşı susma. Kaybetmekten
daha acı ne var biliyor musun torun. Göz göre göre kaybetmek.
anneannem
odadan çıkınca mor rendeye öyle bir kızdım ki, sanki ben ondan daha çok morarmıştım.
Başıma ne işler açtın al bak görüyor musun?
Ama rende
ile konuşmam hiç normal değildi. Sanki anneannem karşımda bir insan varmış gibi
karşıladı durumu. Mor rendeyi aldım mutfağın en güzel köşesine koydum. Mutfağın
kralı sensin bundan sonra. Senin yerin burası. Ertesi gün mutfağa gittiğimde
çekmecede buldum. Yine aynı yerine mutfağın en güzel köşesine koydum. Üç gün
aynısını yaşadım. Artık annem bıkmıştı. Akşam yemeğinde herkesin olduğu bir gün
sordu.
Bu rendenin
yerini kim değiştiriyor?
Ben değiştiriyorum
anne. Bundan sonra onun yeri burası olacak. Bu arada onun adı rende değil mor
rende. Anlıyor musun onun rengi mor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder