Edebiyat

25 Aralık 2015 Cuma

Maşallah… İnşallah…

Tahsis edeceğim be sana tüm kalbimi. Kavuşamadı şu dünyanın fakiri sana. Yazıklar mı olsun bana? Ülkede çoluk çocuk sevdaya aç be. Amma velakin mutlu olmalısın. Neden mi? Harcadığın çaba sarf ettiğin onca emekler için. Öyle ya da böyle mutlu olacaksın. Bak rica etmiyorum. Emrediyorum.

Öyle mutlu ol ki; susuzluktan ölmek üzere olan çocuğun bulduğu bir bardak suyla mutlu olduğu gibi.
Öyle mutlu ol ki; son dakika da atılan galibiyet golünün sevincini yaşayan taraftarların mutlu olduğu gibi.
Öyle mutlu ol ki; gezip dolaştığı mağazanın camında % 90'a varan indirimi gören kadının mutlu olduğu gibi.
Öyle mutlu ol ki; çocuğun vapurda martıya simit atarken sevinç çığlıkları eşliğinde mutlu olduğu gibi
Öyle mutlu ol ki; mahalle maçında 5 gol atan çocuğun soğuk gazozunu yudumladığında mutlu olduğu gibi.
Peki ya ben mutlu olamayacak mıyım? Benim mutlu olmaya hakkım var mı acaba? Seven insanlar her zaman mutlu olamıyormuş dedi ninem.
Mutlu olmam için tutmak istedim, tam uzattım elimi biri çekiştirdi belimi. Hayat bırakmadı seni bana. Kara delik gibiydi. Çekti iyice çekti içine delirtti beni. ben tutunamadıkça seni alamazdım yanıma. Düşmene göz göre göre şahit olamazdım.  sonra  Ses geldikçe parazitleşti kelimeler duyamadım sesimi.
Acaba kaç saat daha uyumasam uykusuz kalacaktım.
Gelmek isteyen gelir diye bir şey yok aslında. Sevmek isteyen gelirdi.
Senden hoşlandığımı bilmiyorsun. Seni de kolay kolay sevemem zaten.
Sevmek ayrı bir yapıt. Sevmek dediğin en gözde yemek. Aşk ise kavga etmek. Yemeğin tuzu biberi. İçimden ne geçiyor biliyor musun?
Hiçbir şey eski haline dönmeyecek. Her şey yeni bir hale, daha güzel bir hale dönecek. Senin ve benim bir olduğumuz günlere. Maşallah demek lazım bana. Nazar değdirmeyin bu sevdaya. İnşallah derseniz bana dualarımı kabul eder belki Mevla.

Bıkmazsan eğer bu yaradan
Kavuşturur seni yaradan

Ayrılamazsan anadan
Savaşamazsın karadan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder