İnsan
duygularını ağlayarak mı yansıtır? Ağlamayan insan duygudan yoksun mu
kalmıştır? Ağlamamak çaresizliktir bence. Ağlamayacaksan eğer ne diye akıtıyor
yaradan gözyaşlarımızı. Bir odaya geç ve gözlerini kapat. Üşengeçliği bırak ve
hayatında farklılık yarat, ayağa kalk. Denemek istemez misiniz? Evet hadi
yapabilirsin. Kimsenin olmadığı bir odaya geç hadi. Hadi ama biraz hızlı ol.
Mümkünse oda karanlık olsun. Gözlerinizi kapatın ve pencereden dışarı bakın.
Evet yanlış okumadınız gözlerinizi kapatın ve pencereden dışarı bakın dedim
size. Hiç bir şey göremeyeceksiniz gözleriniz kapalı çünkü. Araba seslerini hiç umursamayın. 5 saniye geçtikten
sonra nefes alıp verişinizi duyacaksınız. 15 saniye geçtikten sonra
yutkunmanızı duyacaksınız. Ve sonuna geldik. 30 saniye sonra evet tam tamına 30
saniye sonra geçmişinizi hatırlayacaksınız. Geçirdiğiniz iyi ve kötü anıları.
Geçmişinize dair yaşanmış olan bazı birkaç trajedi olaylar gözünüzün önüne
gelecek. Peki ya bazı şeyleri hatırlamak için illa yalnız mı kalmamız gerekir?
Bir şeylere yaklaşmak için bir şeylerden uzaklaşmak mı gerek illa?
Elimizdekinin kıymetini kaybettiğimiz zaman mı anlayacağız? Gerçi bende değişen
pek bir şey de yok yani.
Sevmek
yalnızlığın amcasıdır. Baba yarısı gibi bir şey. Ama unutmayın yanlış
insanlardansa yalnız insanları tercih etmelisiniz. Çünkü çok iyi dert ortağı
olurlar yalnız insanlar. Uzun bir süredir ruh halim ejderhaya kafa tutan deve
kuşu gibi. Yenileceğini bile bile mücadele ediyor. Üzerine üzerine gidiyor.
Birileri bana bir şeyler anlatacak durmadan… Sus derim konuşmaya devam eder.
Çok sinirlenirim. Ama kalbini kıramam ben hiç kimsenin. Ama Şöyle ağzına gelişi
güzel bir tane vursam nasıl rahatlarım o an bir bilseniz. Sen susan hiç soru
sormayan tek kelime etmeyen bir arkadaş arayacaksın benim gibi şanssız olanlar
bulamayacak tabi.
Şansızlığımın
yanına birazcık mutsuzluk eklenirse tabi tam bir mecnun tipi oluştu
diyebiliriz. Ama mecnun gibi vazgeçmek yok asla. Kitap yazıyorum onun için buda
dönülmez bir yola girdiğimin simgesi diyebiliriz. Ben bir puzzle gibiyimdir.
İster 100 parça ister 1000 parça isterseniz de 10.000 parçaya kadar, belki de
milyonlarca parçalanabilirim. Zaten benim içinde pek zor sayılmaz. Şu zamana
kadar çok parçalandım. Milyonlarca dilime böldüler beni. Bölüne bilme
özelliğimin olmasından korkuyorum. Alışkınım da ben zaten. Belki ilerde
bölünerek de üreyebilir miyim? Benim beynim öğle yemeğine çıktı galiba yine
saçmalamaya başladım. Ama ne yaparsa yapsınlar tamamlanamıyorum. Puzzle’nin son
parçası gibi olmazsa olmazdı.
İki
dağın ortasından geçen uzun ve virajlı yolların yanındaki bariyerler kadar
güvenli.
İki
arada bir derede kalıyoruz bazen…
Sustukça
kaybetmek
Konuştukça
batmak.
Bence
hepimiz için en güzeli orta yolda buluşmak.
Marifet
değildir savaştan kaçmak
Savaşın
sonunda yoktur bir tek kazanmak.
Kaybolmaktan
daha kötüdür yolunu bulamamak.
Yapamamak,
başaramamak,
Ama
illa bulunacak bir şey varsa. İmkansız olanı bulmak.
İmkansızlık
beni daha çok hırslandırıyor. Güzel düşünün kaderi bana benzeyenler. Belki de
sizlerde birileri için değerlisinizdir. Güzel düşünün ama bana benzemeyin.
Çünkü; var
oluşuma aykırıdır benim düşünerek hareket etmem.
Baharın
yağmurla müjdelediği yaz gibi öyle patavatsız bir şekilde düşerim yeryüzüne.
Bana acılarınızı
yollayın. Bunu okuyanlar hepiniz bana acılarınızı yollayın.
Hak etmiyorsunuz.
Gülüşüne
vesile olacak olan mutluluğun simgesi gibi hep devam ederim yazılarıma.
Deli kadın
sevmek, cesur adamların işi. Peki ya deli adam sevmek?
Benim için
yazmak, hapşurmak gibidir. Geldi mi tutamam kendimi. Tutmaya çalışsam yapamam.
Size bir
sır vereyim.
Ben çok
iyi sır tutarım. Çünkü beş dakika sonra unutuyorum.
çok çok güzel.... ellerinize sağlık...:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
YanıtlaSil