Edebiyat

27 Ocak 2016 Çarşamba

Amma velâkin, her şey nasip.

İnsan duygularını ağlayarak mı yansıtır? Ağlamayan insan duygudan yoksun mu kalmıştır? Ağlamamak çaresizliktir bence. Ağlamayacaksan eğer ne diye akıtıyor yaradan gözyaşlarımızı. Bir odaya geç ve gözlerini kapat. Üşengeçliği bırak ve hayatında farklılık yarat, ayağa kalk. Denemek istemez misiniz? Evet hadi yapabilirsin. Kimsenin olmadığı bir odaya geç hadi. Hadi ama biraz hızlı ol. Mümkünse oda karanlık olsun. Gözlerinizi kapatın ve pencereden dışarı bakın.
Evet yanlış okumadınız gözlerinizi kapatın ve pencereden dışarı bakın dedim size. Hiç bir şey göremeyeceksiniz gözleriniz kapalı çünkü. Araba seslerini hiç umursamayın. 5 saniye geçtikten sonra nefes alıp verişinizi duyacaksınız. 15 saniye geçtikten sonra yutkunmanızı duyacaksınız. Ve sonuna geldik. 30 saniye sonra evet tam tamına 30 saniye sonra geçmişinizi hatırlayacaksınız. Geçirdiğiniz iyi ve kötü anıları. Geçmişinize dair yaşanmış olan bazı birkaç trajedi olaylar gözünüzün önüne gelecek. Peki ya bazı şeyleri hatırlamak için illa yalnız mı kalmamız gerekir? Bir şeylere yaklaşmak için bir şeylerden uzaklaşmak mı gerek illa? Elimizdekinin kıymetini kaybettiğimiz zaman mı anlayacağız? Gerçi bende değişen pek bir şey de yok yani.
Sevmek yalnızlığın amcasıdır. Baba yarısı gibi bir şey. Ama unutmayın yanlış insanlardansa yalnız insanları tercih etmelisiniz. Çünkü çok iyi dert ortağı olurlar yalnız insanlar. Uzun bir süredir ruh halim ejderhaya kafa tutan deve kuşu gibi. Yenileceğini bile bile mücadele ediyor. Üzerine üzerine gidiyor. Birileri bana bir şeyler anlatacak durmadan… Sus derim konuşmaya devam eder. Çok sinirlenirim. Ama kalbini kıramam ben hiç kimsenin. Ama Şöyle ağzına gelişi güzel bir tane vursam nasıl rahatlarım o an bir bilseniz. Sen susan hiç soru sormayan tek kelime etmeyen bir arkadaş arayacaksın benim gibi şanssız olanlar bulamayacak tabi.
Şansızlığımın yanına birazcık mutsuzluk eklenirse tabi tam bir mecnun tipi oluştu diyebiliriz. Ama mecnun gibi vazgeçmek yok asla. Kitap yazıyorum onun için buda dönülmez bir yola girdiğimin simgesi diyebiliriz. Ben bir puzzle gibiyimdir. İster 100 parça ister 1000 parça isterseniz de 10.000 parçaya kadar, belki de milyonlarca parçalanabilirim. Zaten benim içinde pek zor sayılmaz. Şu zamana kadar çok parçalandım. Milyonlarca dilime böldüler beni. Bölüne bilme özelliğimin olmasından korkuyorum. Alışkınım da ben zaten. Belki ilerde bölünerek de üreyebilir miyim? Benim beynim öğle yemeğine çıktı galiba yine saçmalamaya başladım. Ama ne yaparsa yapsınlar tamamlanamıyorum. Puzzle’nin son parçası gibi olmazsa olmazdı.
İki dağın ortasından geçen uzun ve virajlı yolların yanındaki bariyerler kadar güvenli.

İki arada bir derede kalıyoruz bazen…
Sustukça kaybetmek
Konuştukça batmak.
Bence hepimiz için en güzeli orta yolda buluşmak.
Marifet değildir savaştan kaçmak
Savaşın sonunda yoktur bir tek kazanmak.
Kaybolmaktan daha kötüdür yolunu bulamamak.
Yapamamak, başaramamak,
Ama illa bulunacak bir şey varsa. İmkansız olanı bulmak.
İmkansızlık beni daha çok hırslandırıyor. Güzel düşünün kaderi bana benzeyenler. Belki de sizlerde birileri için değerlisinizdir. Güzel düşünün ama bana benzemeyin.
Çünkü; var oluşuma aykırıdır benim düşünerek hareket etmem.
Baharın yağmurla müjdelediği yaz gibi öyle patavatsız bir şekilde düşerim yeryüzüne.
Bana acılarınızı yollayın. Bunu okuyanlar hepiniz bana acılarınızı yollayın.
Hak etmiyorsunuz.
Gülüşüne vesile olacak olan mutluluğun simgesi gibi hep devam ederim yazılarıma.
Deli kadın sevmek, cesur adamların işi. Peki ya deli adam sevmek?
Benim için yazmak, hapşurmak gibidir. Geldi mi tutamam kendimi. Tutmaya çalışsam yapamam.
Size bir sır vereyim.

Ben çok iyi sır tutarım. Çünkü beş dakika sonra unutuyorum.

2 yorum: